6 Ocak 2015 Salı

Prof. Dr. Emine Gürsoy (BAYAR) NASKALİ; Yassıada Mahkemesi zabıtları, XII Cilt & Yassıada'nın nöbetçi subayları, darbe mimarı oldu + Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali...

Yassıada Mahkemesi zabıtları XII cilt halinde yayınlanmıştır.
(Yayına hazırlayan Emine Gürsoy Naskali)
Yassıada Zabıtları I, 
Örtülü Ödenek, Kitabevi, İstanbul 2006.
Yassıada Zabıtları II, 
6-7 Eylül Olayları Davası, Kitabevi, İstanbul 2007.
Yassıada Zabıtları III/1-4, 
İstanbul Ankara Olayları Davası, Kitabevi, İstanbul 2008.
Yassıada Zabıtları IV, 
Bebek Davası, Kitabevi, İstanbul 2008.
Yassıada Zabıtları V, 
Anayasa Davası, 4 cilt, Kitabevi, İstanbul 2011.
Yassıada Zabıtları VI, 
Vatan Cephesi Davası, Kitabevi, İstanbul 2012.
Yassıada Zabıtları VII, 
Demokrat İzmir Gazetesi Davası, Kitabevi, İstanbul 2012.
Yassıada Zabıtları VIII, 
Kayseri Olayları Davası, İstanbul 2012.
Yassıada Zabıtları IX, 
İstimlak Davası, Kitabevi, İstanbul 2012.
Yassıada Zabıtları X, 
1-2, Topkapı Olayları Davası, Kitabevi, İstanbul 2012.
Yassıada Zabıtları XI, 
Zimmet Davası, Vinylex Davası, İpar Davası, Döviz Davası, Değirmen Davası, Arsa Davası, Kitabevi, İstanbul 2014.
Yassıada Zabıtları XII, 
Propaganda Davası, Çanakkale Olayları Davası, Köpek Davası, Kitabevi, İstanbul 2014.
Emine Gürsoy Naskali, Yassıada Duruşmaları Anayasa Davası Toplu Savunması, Kitabevi, İstanbul 2013.   
***
Yassıada'nın nöbetçi subayları, darbe mimarı oldu
Bayar'ın torunu Emine Gürsoy Naskali, Ergenekon'daki darbe planlarıyla 27 Mayıs'ın birbirinin kopyası olduğunu söyledi.
Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde önemli açıklamalar yaptı. O dönem 10 yaşında olan Naskali'nin Yassıada zabıtlarıyla ilgili 7 kitabı var. "Ergenekon'daki darbe planlarıyla 27 Mayıs birbirinin kopyası.
Soruşturma, ülkeyi 27 Mayıs benzeri darbeden kurtardı." diyen Naskali, araştırmaları sırasında ilginç isimlerle karşılaştığının altını çiziyor. 21 Mayıs 1960 günü Kızılay'daki yürüyüşe katılan Harbiyeliler ve Yassıada'da nöbet tutan subayların hep terfi ettiğini vurgularken, bu isimlerden bazılarını "Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Tuncer Kılınç, İsmail Hakkı Karadayı..." olarak sıralıyor. Karadayı'nın geçtiğimiz aylarda internete düşen ses kayıtları da Naskali'yi doğrular nitelikte: "27 Mayıs'a iştirak ettim. 12 Eylül'de Mamak tugay komutanıydım. Sabıkalıyız yani. Sicilim bozuk."
Kurtuluş Savaşı'nın 'Galip Hoca'sı, Lozan Barış Konferansı'nın müşaviri, Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar, 27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada'da yargılandı. İlerleyen yaşı sebebiyle idam edilmedi, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, bu süreci en iyi bilen isimlerden. Darbenin yapıldığı tarihte 10 yaşındaydı ama uzun süredir Yassıada Mahkemesi zabıtları üzerinde çalışıyor. Tutanaklarla ilgili şu ana kadar 7 kitap hazırladı. 20 ciltlik bir eser oluşturabileceğini söylüyor. Yaptığı çalışmaların özeti şu: "Ergenekon davasıyla açığa çıkan darbe planlarıyla 27 Mayıs süreci birbirinin kopyası."
Naskali, Ergenekon soruşturmasının Türkiye'yi 27 Mayıs benzeri bir darbeden kurtardığı görüşünde. Vesayetçi zihniyetin 27 Mayıs'tan önce olduğu gibi bugün de insanları meydanlara toplayıp 'irtica var, şeriat geliyor' diyerek korku saldığını vurguluyor. Naskali, darbe girişiminin yargıya taşınmasının anayasal bir görev olduğunun altını çiziyor: "Sivil otoritenin, hükümetin, Meclis'in bir görevi de kendini ortadan kaldırmaya niyetlenen darbe planlarını ortaya çıkarmak ve yargılamaktır. Bu anlamda devlet, Ergenekon'u yargılamakla anayasal bir görevi yerine getiriyor." Naskali, Türkiye'nin darbe geleneğine 'dur' diyebilmek için Ergenekon zihniyetiyle yüzleşmesi gerektiğine inanıyor. Ergenekon soruşturmasını, 'Türkiye'nin geçmişte hesabını sormadığı darbelerin ve haksızlıkların tesellisi' olarak görüyor. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin ortaya çıkarılmasının büyük bir başarı olduğunu kaydeden Naskali, şöyle devam ediyor: "Cesaretle çalıştılar, zor bir işi başardılar. Türkiye, konuşan bir ülke oldu. Belki sancılı bir süreçten geçiyoruz ama iyiye gittiğimizi düşünüyorum." Prof. Dr. Naskali, Ergenekoncular ve 27 Mayıs darbecileri arasındaki benzerlikleri ise şöyle sıralıyor: "27 Mayıs 1960 öncesinde muhalefet darbe zemini yaratmak için çalıştı. Gazeteler, gençlerin öldürülüp kıyma makinelerinden geçirilerek Et Balık Kurumu'nun buzhanelerine konulduğunu yazdı. Bazı cesetlerin Ankara Konya asfaltının altına gömüldüğü söylendi. Zamanın İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar, "Çok sayıda ölü vardır, ölüleri mutlaka bulacağız." diye demeçler verdi. Ardından "memleket satıldı" haberleri yapıldı. Kars-Ardahan Ruslara satılmış sözde. Bugünkü vesayetçi, darbeci zihniyet de darbe zemini yaratmaya çalışıyor, toplulukları meydanlara topluyor, 'irtica var, şeriat geliyor' diyerek korku ortamı yaratıyor. Pavyondan çıkardıkları bir kızı giydirip, rol ezberletip, 'tarikatlar Türkiye'yi ele geçiriyor' dediler. Türkiye, aylarca bu uydurma olaya kilitlendi."
DARBELERİN SİVİL AYAĞI VAR
Naskali, soruşturma kapsamında gözaltına alınan bazı isimlere itiraz edilmesini anlamıyor. Darbelerin sivil ayağı olduğuna dikkat çekerken "CHP, 27 Mayıs'ın azmettiricisi oldu. Darbe sayesinde iktidar olmak istedi." görüşünü savunuyor. İsmet İnönü'nün, idamların ardından iktidarın kendisine teslim edilmesini beklediğini ileri sürüyor. Naskali, "Darbecilere, DP ileri gelenlerini, tüm milletvekili kadrosunu ve DP yandaşlarını yargılama fikrini CHP'li profesörler telkin etti. 'Yargılayıp suçlu bulmazsanız isyan suçundan siz suçlu duruma düşersiniz. İdamla yargılayıp bu işi neticelendirmeniz gerekir' dediler. Fikir babalığı yaptılar." ifadelerini kullanıyor. Naskali, Türkiye'deki aydınların "Vatandaşı kireç kuyularına nasıl atarsınız? Bu bombaları nerede kullanacaktınız? Bu kadar insan nasıl öldü, bu köyler nasıl dümdüz edildi?" sorularını sormamasından yakınıyor. Bu yapılmadığı gibi, "Sabahın erken saatinde saygın insanlar gözaltına mı alınır mı?" denildiğini dile getiriyor.
ÖĞRENCİ HAREKETLERİNİ YÖNLENDİRDİLER
22 Temmuz seçimlerinden AK Parti birinci çıktı. Ertesi gün Prof. Mümtaz Soysal, bir televizyon kanalında, 'AKP'nin gitmesi için 4 yıl mı bekleyeceğiz?' dedi. Bu zihniyet 1960'ta da etkiliydi.
Öğrenci hareketlerini teşvik edip yönlendirdiler. Öğrenci olayları darbeye gerekçe gösterildi. Darbe yapıldıktan sonra da darbeyi hukuk kılıfına uydurmaya çalıştılar. Büyükbabamı asabilmek için Ceza Kanunu'nu değiştirdiler. 'Bu kanun, öncesini de kapsar' dediler.
60'TA PLEVNE GÖZDEYDİ ŞİMDİ 10. YIL MARŞI
Gazi Osman Paşa (Plevne) Marşı, muhteşem bir mehteran marşıdır: Tuna Nehri akmam diyor... 27 Mayıs öncesinde bu marş, sözleri değiştirilerek, darbe marşı haline getirildi. Günümüzde 10. Yıl Marşı eşliğinde Cumhuriyet mitingleri düzenleniyor. Ergenekon mahkemesini protesto için Cumhuriyet mitingleri yapılıyor. Bu miting, yargıya müdahale addedilmiyor. CHP bayrakları sallanıyor. Anıtkabir'e gidiliyor. Bir tarafta Atatürk yatıyor, bir tarafta Anıtkabir'i yaptırmayıp Atatürk'ü 12 yıl toprağa tevdi etmeden Etnografya Müzesi'nde mumya vaziyette tutan İnönü duruyor. Anıtkabir'i Celal Bayar yaptırmıştır.
YASSIADA'DA NÖBET TUTANLAR, DARBENİN MİMARI
21 Mayıs 1960 günü harp okulu öğrencileri komutanlarının teşvik ve himayesinde Kızılay'da bir yürüyüş yaptı. Bu yürüyüşe katılan Harbiyeliler ve Yassıada'da nöbet tutan subaylar sürekli terfi etti. Bu isimler daha sonra hep karşımıza çıktı: Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Çevik Bir, Tuncer Kılınç, Altay Tokat, Kemal Yılmaz, Edip Başer, Tamer Akbaş, Çetin Doğan, Yaşar Büyükanıt, Fevzi Türkeri, Akay Şakman, Teoman Koman, İlhami Erdil, Namık Kemal Ersun, Necip Torumtay, İsmail Hakkı Karadayı, Kemal Yamak, İlhan Oral, İrfan Tınaz, Doğu Aktulga...
Hiçbiri Harbiye yürüyüşünü ve Yassıada'yı ağızlarına almadı. Hiçbiri 27 Mayıs darbesinden ve yapılanlardan dolayı pişmanlık duyduklarını söylemedi. Harbiye'de ve Yassıada'da ne yaptıklarını anlatmadılar.
SITKI ULAY, YALAN RAPOR DÜZENLEDİĞİNİ İTİRAF ETTİ
27 Mayıs'ta harp okulu komutanı Sıtkı Ulay'dı. Sonra Milli Birlik Komitesi üyesi oldu. Yassıada'da şahitliğe çağırılmıştı. Darbe sırasında harp okulunu kampa göndermeyip Ankara'da tutabilmek için yalan rapor düzenlediğini iftiharla anlattı. Harp okulunu kampa göndermemek için İzmir'de Menteşe bölgesindeki kamp yerinin çok iyi ve güzel olmasına rağmen 'kamp yapmaya uygun değildir, suyu mikropludur, otlarının içinde yılan bulunur' şeklinde yalan rapor düzenlediğini itiraf etti. Harp okulu öğrencilerini silahlandırırken 'silah temizliyorlar' bahanesini uydurduğunu açıkladı.
Kaynak: Zaman
***
Kitapları, konularında ilk

Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; 
Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali
50'ye yakın kitaba, onlarca makaleye imza atmış olan biliminsanının çalışmalarından çoğunun bir benzeri yok. Ödül alan kitabı için Naskali, "Müracaat etmemiştim, haberim olmadan verilen bir ödüldü. Çok mutlu oldum. Türk kahvesi, Türk kültürünün markalarından biri. Farklı kahve türlerinin Türkiye'de yaygınlaşmasıyla biraz kenarda kalır gibi oldu. Türk kahvesiyle ilgili birikimin bir araya getirilmesini, tarihçesinin, yapım biçimlerinin, içiminde, yapımında ve saklanılmasında kullanılan tekniklerin, araç - gereçlerin kayıt altına alınmasını amaçlayan bir çalışma bu" diyor.
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, 50'ye yakın kitaba, onlarca makaleye imza atmış bir biliminsanı… Ulusal ve uluslararası birçok ödülün sahibi. Bunlara, geçtiğimiz günlerde gazeteniz DÜNYA'nın "ehlikeyf" ekinin Kitabevi'nden çıkan "Türk Kahvesi Kitabı" için verdiği "2011 Yılın Gastronomi Kitabı Ödülü" de eklendi… Ve Naskali, bu kitabı ve diğer çalışmaları ile bugünkü konuğum oldu… Sohbetimize, ödülü ve değer bulunan kitabı konuşarak başladık:
"Türk Kahvesi Kitabı'm bu ödülü aldığı için çok mutlu oldum. Çünkü, müracaat etmemiştim, haberim olmadan verilen bir ödüldü. Bu çok hoş. Türk kahvesi, Türk kültürünün markalarından biri. Bildiğiniz gibi, kahve ülkemizde yetişmiyor, yapım biçimi dolasıyla Türk kahvesi olarak anılıyor. Farklı kahve türlerinin Türkiye'de yaygınlaşmasıyla biraz kenarda kalır gibi oldu. Türk kahvesiyle ilgili birikimin bir araya getirilmesini, tarihçesinin, yapım biçimlerinin, içiminde, yapımında ve saklanılmasında kullanılan tekniklerin, araç - gereçlerin kayıt altına alınmasını amaçlayan bir çalışma bu. Tabii ki fal da yer alıyor…"
Alanında tek değil mi?
"Her yönüyle kahveyi ele alan ilk çalışma. Pek çok katılımcının katkılarıyla oluştu. Benim de kahveden söz eden türküleri ele aldığım bir yazım var. Herhangi bir nesne atasözlerine, türkülere girdiyse, kültüre de girmiştir, diye düşünebiliriz. Meselâ çayla ilgili atasözlerimiz yok. Oysa bugün kahvehanelerde kahve yerine çay içiliyor, ama atasözleri çaya ilişkin değil, kahveyle ilgili."
Ne kadar sürdü kitabın hazırlanması?
"Çok çabuk hazırlandı, 3 yıl sürdü. Bu fikri yazı yazacak kişilere duyurmak, yazıların yazılması, bana ulaşması, ince ince okunması, kitaplaşması için yayınevindeki çalışmalar hızlı bir biçimde gerçekleşti."
Tabii bu süre, bir biliminsanı için kısa olmalı, yoksa yayın dünyasında yıllardır hazırlanmasına tanık olduğumuz kitaplar, çok daha çabuk bir sürede okuyucuyla bulaşabiliyorlar… Sizin, mesleki uzmanlık alanınız dışında, sözünü ettiğimiz kahve kitabı gibi, farklı konularda tematik çalışmalarınız da var. Hepsi biribirinden ilginç konular: Veda, Ağıt, Çoban, Kasap, Hakaret, Lânet, Temizlik, Uçmağa Varmak, Beden, İğdiş, Sünnet, Bedene Şiddet, Av ve Avcılık, Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler, Hediye, Kültür Tarihimizde Çeyiz, Meyve, Zindanlar ve Mahkûmlar, Hapishane, Saç, Tuz, Ayakkabı, Savaş Çocukları: Öksüzler ve Yetimler, Tütün, Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık… Bazılarından söz edelim mi? Örneğin Çoban kitabı?
"1980'li yıllara kadar Türkiye nüfusunun belki yüzde 70'i kırsal kesimde yaşıyordu. Bugün bu oran çok azaldı. Pek çok kimse çobanın kaçta kalktığını, ne yiyip ne içtiğini, kaç hayvan güttüğünü, nerelere götürdüğünü, hayvanlara ne tür isimler verdiğini, bayramlarını ve bunlara benzer şeyleri bilmiyor… Bu kitapta çobanla ilgili her şeyi bulmak mümkün. Benim de orada siyasi söylemde çoban hakkında bir yazım var."
Kaçar sayfa bu kitaplar?
"400-500'er sayfa civarındalar…"
Oylumlu çalışmalar. Yine bu yıl çıkan Ağıt ve Veda kitaplarına gelecek olursak…
"Ağıt, ağıt derlemeleri, yani folklor etrafında bir kitap… Veda'ya gelince…"
Çok hüzünlü bir konu…
"Belki hüzünlü konular beni çekiyor. Şarkılar, vefatlar, geride kalanların ağıt yakması... Her ayrılış insanları etkiliyor biliyorsunuz. Bizim kültürümüz vedayı nasıl karşılıyor, neler yapılıyor bunları kaydetmek istedim…"
"Kasap Kitabı" da bu sene yayınlanan çalışmalarınızdan... Yine alanında tek olmalı... Ya "Saç Kitabı"?
"Saç biçimleri tarihi süreçleri belirleyebiliyor. Meselâ takip edebildiğimiz kadarıyla Göktürklerdeki saç biçimi nasıldı? İlerleyen zaman içinde bu saç biçimleri nasıl değişti? Saçın biçimi insanını konumunu, siyasi görüşünü belli edebiliyor gibi başlıklar altında konuyu, 600 sayfaya yakın bir kitapta inceliyoruz. Belki, bir o kadar daha yazılabilecek bir temaydı saç..."
Biraz da "Tuz Kitabı"ndan söz ederek bu bölümü sonlandıralım ve meraklı okurlarımız, ilgi alanlarına giren konulardaki kitaplarınızı alarak okusunlar, diyelim...
"Küçücük bir tuz tanesine baktığımda hep şöyle hissetmişimdir: Hayatın dokusunu parmaklarımın arasında ovalıyorum. Meselâ tuzun iktisadi yönü var, madenlerinin mülkiyet meselesi var kitapta, yani o da engin bir konu..."
Bu arada, böyle tematik kitaplar oluşturmak nereden aklınıza geldi?
"Bilmiyorum."
Belki de kendi meraklarınıza yanıtlar bulmak için bu konularda kitaplar oluşturuyorsunuz... Ne dersiniz?
"Bu bilgileri tek başına toplamam mümkün olmayabilir. Farklı disiplinlerdeki meslektaşlarım, arkadaşlarım, tanıdığım - tanımadığım kimseler bu çalışmalara dahil oluyorlar... Ve bu kitaplar, onların yazılarıyla oluşuyor... Dediğiniz gibi kendi merakımı tatmin de var bu işin içinde galiba."
Esas ilgi alanınıza dönebiliriz artık...
"Kâğıt üzerinde ben dilciyim. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ndeyim. Doktoram Osmanlıca üzerineydi. Sonra Farsça okudum, Arapça bilirim. Daha sonraki yıllarda Orta Asya dilleri üzerine çalıştım. Sonra, biraz daha uzaklaşarak Sibirya'ya vardım. Türkiye'de ilk defa bir Altayca - Türkçe sözlük çıkardım, arkasından Hakasça - Türkçe sözlük geldi. Bunlar, SibiryaTürk lehçeleri. Sibirya destanlarını neşrettim. Uzmanlık alanım olarak Sibirya'yı işaret edebilirim."
Araştırma alanlarınız çok daha geniş ama...
"Türk dili, Sibirya, Kafkaslar, orta Asya, leksikografi, çağdaş lehçeler, Osmanlıca, tarihi lehçeler, kültür araştırmaları, destanlar, İranistik, yakın dönem siyasi tarih araştırma alanlarım arasında."
Türk dili, sizin araştırma alanlarınızın başında geliyor. Dünyada Türkçe konuşanların sayısı hakkında farklı rakamlar var. Sizden doğrusunu öğrensek...
"Bu konuda çok abartılı sayılar çıkıyor. Ben, 200 milyonun biraz üzerinde diye tahmin ediyorum."
Ne zaman çalışıyorsunuz. Bunca araştırma gereken konu?! Bir de dersler...
"Okulda çok fazla dersim yok. Severim çalışmasını. Sabah erken kalkarım. Ev uyanmadan, şehir uyanmadan çalışırım."
Bir de elektronik derginiz var değil mi: Acta Turcica (Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi)...
"Hakemli bir dergi. Her sayısında belli bir konu etrafındaki yazılar yayınlanıyor internette. Şubat ayında çıkacak olanda 'toprak' ile ilgili yazılar yer alacak... Ondan önce de 'arı' üzerine bir sayı olmuştu. Yılda iki defa çıkan bir dergi bu."
Peki, hazırladığınız çalışmalar, tezgâhtakiler?
"Nuh Peygamber üzerine bir kitap hazırlıyorum. Tebdil-i kıyafet, yeminler ve andlar diğer üzerinde çalıştığım kitaplar..."
Teşekkür ederim...
"Yassıada Mahkemesi zabıtlarını neşrediyorum."
Yakın dönem siyasi tarih deyince…
"Yassıada Mahkemesi'nin zabıtlarını neşrediyorum…"
Celâl Bayar sizin büyükbabanız…
"Evet. Türkiye'nin olmaması gereken, çok talihsiz bir dönemi. Belki bilinmesi gerekiyor darbe mahkemesinde yaşananların…"
Üzüldüğünüz belli oluyor…
"İnsanın içini burkan olaylar bunlar."
Siz de tanıksınız…
"Evet, 10 yaşındaydım. Yassıada dönemlerini hatırlıyorum. Daha sonra hem büyükbabam, hem babam Kayseri'de kaldılar…"
Babanız da Demokrat Parti Milletvekili'ydi…
"Kütahya Milletvekili Ahmet İhsan Gürsoy... İçinde yetiştiğim dönemler bunlar. Bu sebeple Yassıada mahkemeleri zabıtlarını neşretmek istedim, devam da ediyorum."
Şimdiye kadar kaç cilt yayınladınız?
"Dört cilt olarak Anayasa İhlâl Davası'nı neşrettim. İstanbul Ankara Olayları Davası üç cilt oldu, 6-7 Eylül Olayları Davası, Bebek Davası ve Örtülü Ödenek Davası'nı neşrettim, devamı da gelecek..."
Dil üzerine çalışmalarından seçmeler
. Hakasça Türkçe Sözlük, hzl. Prof. Dr. Emine Gürsoy-Naskali, Prof. Dr. Viktor Butanayev, Dr. Almagül İsina, Dr. Erdal Şahin, Liaisan Şahin, Dr. Aylin Koç, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2008, 630 s.
. Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler, ed. Emine Gürsoy Naskali, Erdal Şahin, Picus, İstanbul 2008
. Altay Destanı Maaday Kara, hazırlayan Emine Gürsoy-Naskali, Yapı Kredi Yayınları, Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, İstanbul 1999
. Emine Gürsoy-Naskali - Muzaffer Duranlı, Altayca Türkçe Sözlük, N. A. Baskakov ile T. M. Toşçakova'nın Oyrotsko-Russkiy Slovar'ından Genişletilmiş, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1999
. Sibirya Araştırmaları, hazırlayan Emine Gürsoy-Naskali, Simurg Yayınları, İstanbul 1997
. Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu, - Türkiye, Azerbaycan, Türkmen, Gagauz, Özbek, Doğu ve Batı Uygur, Tatar, Başkurt, Kumuk, Karaçay-Malkar, Nogay, Kazak, Kırgız, Altay, Hakas, Tuva, Şor Türkçeleri ve Rusça, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997
. Bozkırdan Bağımsızlığa Manas, yayına hazırlayan Emine Gürsoy-Naskali, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1995
. 18.-19. Yüzyıl Türkmen Şiiri Antolojisi, hazırlayanlar Emine Gürsoy-Naskali ve Gülden Sağol, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Yayınları, İstanbul 1995
. Wilhelm Radloff, Manas, Kırgız Türkçesi Metin - Türkiye Türkçesi Çeviri, yayına hazırlayan Emine Gürsoy-Naskali, TÜRKSOY, Ankara 1995

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder