11 OCAK 2004 GÜNÜ VERİLEN
BİR SÖZ
BÖLÜM 1 – Verilen Söz
Rahmetli Hasan Polatkan’ın 1960
Mali Yılı Bütçe Gerekçesi ile Bütçe Takdim Nutku’nu ve CHP sözcüsünün
eleştirilerine verdiği cevapları üç ayrı dosya olarak bir tren yolculuğunda bir
gecede okudum, 10-11 Ocak 2004.
11 Ocak, bir Pazar günü idi.
Trenden iner inmez Sayın Hüsamettin Cindoruk’u aradım ve Sayın Mutahhare
Polatkan’ın telefon numarasını rica
ettim. Mutahhare Hanımefendi ile konuştuğumda özellikle Cevaplar’ın son bölümünü
okuyunca rahmetlinin neden idam edildiğini anladığımı söyledim ve kendisine bir
söz verdim: Bir ‘Hasan Polatkan’ kitabı yazacak ve bu kitapta 27 Mayıs
darbesinden 90 gün önce yaptığı bütçe konuşmalarına ve ayrıca Metin Toker’in
kişiliğini göstermek amacı ile AKİS Dergisi’nde yayımlanan Hasan Polatkan ile
ilişkili yazılarına yer vereceğim.
Mutahhare Hanımefendiye verdiğim
söz aşağıda açıklanan nedenlerle altı yıl gecikti.
2004 yılı ocak ayında Hasan
Polatkan’ın 1955, 1957 ve 1960 bütçe
konuşmalarını elektronik ortama geçirerek bir kapak altında ciltlemişim.
2005 yılında yeni seri Demokrat
Parti kitaplarına başlamışım.
İlk kitap:
Atatürk-Bayar-DP Ekseninde
Masallar ve Gerçekler
2006 yılında Demokrat Parti’nin
60ıncı Yıl kitaplarını yayımladım:
1. 6 Eylül 1955 Olaylarına 50.
Yılda yeni Bakış
2. Demokrat Parti’nin Yatırımları
3. Nihat Erim’in gözlüğü ve kalemi
ile Demokrat Parti
4. Kemalizm Tartışmaları
5. Demokrat Parti ve Tarım
6. Menderes ve Dövizler – 1954 Dünya
Bankası Olayı
2008 yılında Avukat Şevket
Çizmeli’nin Menderes hakkında kaleme aldığı dedikodu kitabına cevap vermek
gerekti: Bir Dedikodu Kitabının Eleştirisi
2009 yılında, Zürih ve Londra
Antlaşmaları’nın ellinci yılında, Fatin Rüştü Zorlu Gerçeği’ni
yayımladım.
2010 yılında 8 yıllık çalışmanın
ürünü olan 2200 sayfalık Belgesel DEMOKRAT PARTİ Ansiklopedisi’ni tamamladım.
Geçen hafta 1961 Kurucu Meclisi
ve 27 Mayıs sonrası yaşanan Anayasa Oyunlarını anlatan kitabım yayımlandı.
Bu gün ise arkadaşım Sayın Hulusi
Turgut’un büyük yardımları ile Hasan Polatkan’a yakışır bir güzellikte
derlediğimiz Hasan Polatkan Konuşuyor Mutahhare Hanımefendi’ye ve Sayın Nilgün Atlı’ya takdim edildi. Tarih: 16 Eylül
2010.
Bu noktada bu töreni hazırlamak
fikrinin nasıl doğduğunu kısaca anlatmak ve 16 Eylül 1961 gününe dönmek
istiyorum.
14 Mayıs 2010 DP Genel
Merkezi’nde 14 Mayıs 1950 Gününü Anma Toplantısı düzenledik. Toplantıya
Eskişehir’de Sayın Nihat Yüzügüllü ile eşi Sayın Ferhan Özer Yüzügüllü
gelmişlerdi. Toplantıdan sonra böyle önemli bir günde DP genel merkezindeki
katılımın yetersiz kalmış olması konusunda özeleştiri yaparken, “Gelin, 16
Eylül günü Eskişehir’de daha geniş katılımlı bir toplantı yaparak merhum
Polatkan’ı hatırlayalım ve hatırlatalım” dedim. İşte 16 Eylül 2010’a, 14 Mayıs
2010’dan hareketle geldik.
Bundan sonra derece mutluyum. DP
tarihinde Hasan Polatklan’ın çok önemli bir yeri vardır: Bayar-Menderes ve
arkadaşlarının, DP İktidarı’nın, yatırımlara yönelik heyecanını uygulamaya
geçiren, gerekli parayı bulup buluşturan
kişidir rahmetli Hasan Polatkan. Bunu 9 yıl boyunca kimseyi incitmeden, Metin
Toker’e bile talep ettiği dövizleri tahsis ettirerek, son derece başarılı bir
Maliye Bakanı olarak yapmıştır.
Peki, 27 Mayıs Darbe Rejimi ve
onun emrindeki darbe hukuk sistemi neden asmıştır Hasan Polatkan’ı?
Bu sorunun en doğru cevabını
Egesel vermiştir, infazlardan 22 yıl sonra. (Gazete)
***
BÖLÜM 2 – POLLATKAN’I NİYE ASTILAR
(ASTIRDILAR) ?
23 Şubat 1960 Konuşmasının Son
Bölümü
Hakimiyetin hakiki sahibi bulunan
Büyük Türk Milletine ve onun çok şerefli mümessilleri olan sizlere, bütçe
müzakereleri münasebeti ile hesap verirken, muhalefetin haksız, insafsız ve
maksatlı tenkitlerini cevaplandırmak için yaptığım bu uzun [1]
konuşmalar burada nihayete ermektedir.
Milletimizin ve vatanımızın
bugünkü ve yarınını teminat altında bulunduracak olan bütün tesisler;
fabrikalar, barajlar, silolar, limanlar, enerji santralleri, hastaneler,
mektepler, yollar, köprüler, milletimizin, onun şerefli mümessili olan sizlerin
ve medeni alemin gözleri önünde muhteşem bir manzara arz etmektedir.
Bu muhteşem manzarayı, Milletimiz
iftihar duyguları, heyecanlı tasvip ve teşvik tezahürleri içinde seyretmekte ve
karşılamaktadır.
Her zerresinde para ve emek olarak Türk Milletinin alın teri ve göz
nuru bulunan bu aziz vatanın, ileri milletler safında ve sırasında layık olduğu
şerefli mevkie yükselten ve yüceltecek olan bu medeniyet abideleri karşısında,
heyecan duymayan, onu alkışlamayan bir zümre var.
Bu zümrenin mukadderatı, Türk Milletinin mukadderatından ayrı mıdır?
HAYIR !
Fakat bu zümre, korkunç bir parti ihtirasının pençesindedir. Ve onun
esiridir.
Bu zümre Milletimiz için iyi olan her şeyi vicdanında duysa da,
hissetse de, izhara muktedir değildir.
Bu zümre, şu sıralarda oturan hatta kendi parti teşkilatı ile irtibatı
kesilmiş bir avuç Halk Partisi grubudur.
Beyefendiler, milli menfaatleri hiçe sayan sözleriniz, maksatlı
hareketleriniz, ne kadar tahripkar [2]
olursa olsun, vatan sathında makes bulamayacaktır (kabul görmeyecektir).
Türk Milletinin bağrından doğan, onunla el ele bulunan iktidarı-mız ise
bu Milleti yükseltecek, refaha ulaştıracak, bizden sonraki-lere bu vatanı huzur
içinde mamur ve müreffeh bir vatan olarak teslim etme yolundaki imanlı
çalışmalarına, büyük bir azim ve karar ile devam edecektir.
Kadirşinas, vefalı ve asil anlayışlı Büyük Millet, [3]
bizden bu yolda hizmet bekliyor.
Bu yolda hizmet ettiğimiz için, emanetini, müzaharetini, teşvik ve
teşçiini [4]
bizden esirgemiyor.
***
BÖLÜM 3 – İDAMLARDAN KİMLER DE SORUMLU?
Konuşmamın bu bölümünde infazlara
nasıl gidildiği anlatacağım. Amacım, o üç kişinin katledilmesinin
sorumluluğunun nasıl paylaşıldığını göstermektir.
Önce biraz gerilere gideceğiz. 23
Kasım 1961. Yeni Delhi. Türkiye Büyükelçiliği. Türkeş ile tanışıyorum. 3 kalmayı
planladığımız Delhi’de 23 gün kalıyoruz. Türkeş bırakmıyor. Uzun uzun 9 Işık’ı
anlatıyor. Yazdıklarını gösteriyor. Pelür suretlerini veriyor. Fotokopi yok !
Bu arada bir mektubu gösteriyor:
Mektubun özeti şu:
I.
Yüksek Adalet Divanı'nın vereceği idam kararlarının nihai incelenmesi, bununla
ilgili kanunun yürürlüğe girdiği tarihte (12 Haziran 1960) tek meşru yasama
organı bulunan 27 Mayıs Milli Birlik
Komitesi'ne (38 üyeli MBK) ait idi.
II.
Bugün ise, yasama organı yalnız başına 13
Kasım Komitesi (22 üyeli) değil, Temsilciler Meclisi ile birlikte
Komite'den meydana gelen Kurucu Meclis'tir.
III.
Türk Anayasası'na göre, idam hükümlerinin nihai incelenmesi yasama organlarına
aittir.
“Şu halde, bugün Yüksek
Adalet Divanı'nın vereceği idam kararlarının yalnız 13 Kasım Komitesi'nce
incelenmesi hukuki ve meşru olamaz. Aksi halde, millet ve tarih önünde sorumlu
olacağınızı hatırlatırım.
Hukuki duruma kısaca bakalım:
12 Haziran 1960 tarihli 1 Sayılı Kanun’a göre:
Madde 6 –
Yüksek Adalet Divanı’nın
kararları kesindir; ancak, idam cezalarının infazı, kararın Milli Birlik
Komitesi’nce tasdikine bağlıdır
Madde 25 –
Milli Birlik Komitesince
çıkarılan geçici kanunlar yeni anayasaya göre kurulacak TBMM’nce
kaldırılmadıkça yürürlükte kalır.
13 Aralık 1960 tarihli 157 Sayılı Kurucu Meclis Kanun’a göre:
Başlık Maddesi –
1924 tarih ve 491 sayılı
Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı hükümlerinin
değiştirilmesi hakkındaki 12 Haziran 1960 tarihli ve 1 sayılı Geçici Kanunu’na ek
“Kurucu Meclis Teşkili” hakkında Kanun
II. Amaç:
Madde 2 – Kurucu Meclis, Demokrasi
ve Hukuk Devleti esaslarını gerçekleştirip teminat altına alacak olan yeni
Anayasa ile yeni Seçim Kanununu en kısa zamanda tamamlıyarak en geç 29 Ekim
1961 tarihinde iktidarı yeni seçilecek
Türkiye Büyük Millet Meclisine devredinceye kadar yasama yetkisi ile yürütme
organını denetleme yetkisini bu kanundaki esaslara göre kullanılır.
Kurucu Meclisin kabul edeceği Anayasa, ancak halkoyu ile
tasvibedildikten sonra kesinleşir.
III. Milletin temsilciliği :
Madde 3 – Kurucu Meclis üyeleri, her hangi bir bölgenin, siyasi
zümrenin veya kendilerini seçen kurum, kurul, makam ve mercilerin değil Türk
Milletinin temsilcileridir.
Kurucu Meclis üyeleri, kendilerini seçen kurum, kurul, makam merciler
de dâhil olmak üzere, Meclisteki çalışmaları ve kullanacakları oylar bakımından
hiçbir yerden emir veya direktif almazlar ve yalnız yeminlerine ve vicdanlarına
bağlıdırlar…
Madde 17 – Temsilciler Meclisi,
hiçbir makam, merci, kurum veya kurul tarafından kapatılamaz. Bu kanunda
gösterilen haller dışında tatil edilemez.
Madde 18 –
Kurucu Meclisin başta gelen görevi, beşinci ve altıncı bölümlerdeki
esaslara göre halkoyuna sunulacak Yeni Anayasayı görüşüp kabul etmek ve Seçim
Kanununu yapmaktır.
Bunun dışında kanunları yapma, değiştirme, yorumlama ve yürürlükten
kaldırma; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını ve eklerini görüşme ve kabul
etme; barışa, savaşa, yabancı
Devletlere karşı silâhlı kuvvet kullanılmasına ve zorlama tedbirleri alınmasına
karar verme; yabancı Devletler ve
milletlerarası teşekküllerle yapılan antlaşmalarla sözleşme ve her türlü
anlaşmaları ve Bakanlar Kurulunca ilân edilen sıkıyönetim ve kararını onaylama yetkileri Kurucu Meclis aittir…
Madde 24 –
Kurucu Meclis aralıksız çalışır. Ancak zaruret halinde, Millî Birlik
Komitesi ile Temsilciler Meclisinin birleşik toplantısında, toplantıya
katılacakların üçte iki çoğunluğu ile 10 günü aşmamak üzere tatil kararı
verilebilir. Tatil sırasında, komisyonlar çalışabilir.
Devlet Başkanı Kurucu Meclisi, Temsilciler Meclisi Başkanı Temsilciler
Meclisi’ni, tatil bitmeden toplantıya çağırabilir.
Madde 41 –
“Bu kanun (157 sayılı ?), 12
Haziran 1960 tarihli ve 1 sayılı Kanun’a ek mahiyette olup sözü geçen kanunun
1, 3, 7 ve 21 inci maddeleriyle 6 ıncı maddesinin son fırkası, 18 inci
maddesinin birinci fırkası ve 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ile bu kanuna (?
Hangi kanuna?) aykırı bilcümle hükümler
işbu kanuna (157 sayılı ?) uygun
olarak değiştirilmiş ve 24 üncü maddesinin birinci fıkrasında yazılı ve
yürürlükten kaldırılmış olan madfdeleri arasından (61 – 66) madde numaraları
çıkarılmıştır.”
Türk Yasama Sisteminin
‘anlaşılması çok zor, hatta imkansız’ kanun metinleri yazmak konusunda şaheser
bir örnektir
***
İNSANLIĞIN
DURDUĞU 2 GÜN:
4 - 5 EYLÜL 1961
4 Eylül 1961 gün ve 10897 sayılı T.C.Resmi Gazetenin (1) numaralı
ilanı:
13/12/1960 tarihli ve 157 sayılı kanunun 24 üncü maddesine bir fıkra
eklenmesi hakkında Kanun.
“Kanun No 361 Kabul Tarihi:2/9/1961
“Madde 1 – 13/12/1960 tarihli ve 157 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
“33 üncü maddeye göre Genel Seçim tarihinin
tespitinden sonra birleşik toplantıda
hazır
bulunanların salt çoğunluğu ile on
günden fazla tatil kararı verebilir.”
“Madde 2 – Bu Kanun yayım tarihinde yürürlüğe girer.
“Madde 3 – Bu Kanunu Kurucu Meclis yürütür.”
“İlgili Kanun: 1924 tarih ve 491
sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı
hükümlerinin değiştirilmesi hakkında 12/6/1960 tarih ve 1 sayılı Kanun’a ek ‘Kurucu Meclis hakkında Kanun,
16/12/1960”
4 Eylül 1961 PAZARTESİ günü ULUS
Gazetesi’nin birinci sayfasında Kurucu Meclis’in tatil çıkması hakkında haber:
(Kanun, Resmi Gazete’de ilan edilmemiş, ULUS haberini veriyor !)
“KURUCU MECLİS TATİLE GİRİYOR
“Kurucu Meclis, bu sabah saat 10’da yapacağı 28 inci birleşimden sonra
29/10/1961 tarihine kadar tatile girecektir.
“Bilindiği üzere Temsilciler Meclisi, Kurucu Meclis’in zaruret halinde
ancak on güne kadar tatil yapabileceği şeklindeki Kanun hükmünü, bu Meclis’e
verilen esas görevlerin yerine getirilmiş olması ve vatandaşlarla temas
edilmesi lüzumu dolayısıyla, değiştirmiş, böylece tatil süresinin serbestçe
tespiti imkan dahiline girmiştir. Temsilciler Meclisi’nin Kurucu Meclis
Kanunu’nda yaptığı bu değişiklik dün (PAZAR GÜNÜ !) Milli Birlik Komitesince de uygun görülerek kabul edilmiş ve bu
konudaki teklif kanunlaşmıştır. Kanun, bu sabah yayımlanacak Resmi Gazete ile
ilan edilerek yürürlüğe konacaktır. Böylece Kurucu Meclis’in tatil kararı kabil hale gelecektir.” (O
saatte Resmi Gazete’nin baskısı devam ediyor !)
4 Eylül günü Kurucu Meclis saat
10:00’da toplanmış, tatil kararı almış ve başkanın kapanış konuşmasını
dinledikten sonra saat 10:45’de TATİLE ÇIKMIŞTIR. Her şey 45 dakikada tamamlanmıştı. Resmi
Gazete ilgililere ve abonelerine ulaşmadan beyler tatile çıkmışlardı…
Neydi bu telaş? Cumartesi günü
kanunu değiştirmişler, MBK 3 Eylül Pazar günü değişikliği onaylamış, 4 Eylül
sabahı 273 kişilik Temsilciler Meclisi zoraki tatile gönderilmişti. Kurucu
Meclis’in MBK kanadı artık idamları tek başına ve gönül rahatlığı ile onaylamak
için hazırdı.
Adnan Menderes ve arkadaşları
için ısmarlanmış idam kararlarının tasdikinde en ufak bir pürüz istenmiyordu.
Temsilciler Meclisi’nin iki yüz küsur CHP’li üyelerinden herhangi birisinin
(örneğin; Mümtaz Soysal, Altan Öymen, Oktay Ekşi – üçü de hayatta) kalkıp,
“İdam kararlarını biz tartışalım ve onaylayalım” demesini önlemek amacı ile
hukuken Kurucu Meclis, fiilen Temsilciler Meclisi, tatile çıkarılmıştı. İNÖNÜ
işte bu adamları (27 Mayıs
Darbecilerini) “ASİL İHTİLALCİLER” olarak tanımlamıştı. Bunların hepsini 4/5
Eylül 1961 tarihli ULUS/Resmi
Gazete’de bulabilirsiniz. İnsanlığın
durduğu iki gün: 4/5.9.1961
[1] Tamamı
58 sayfa
[2]
Yanılmış. CHP’nin tahrip gücünü küçümsemiş. O tahrip gücü, 33 Asil Darbeci gücü
ile birleşince, hoş (ve de boş) gelmiş 27 Mayıs !
[3] 4 Eylül
1961’de CHP Genel Başkanı İsmet İnönü bu sözcüğü, ‘asil’, 27 Mayıs darbecileri
için kullanmıştır. İşte aradaki fark budur.
[4]
Cesaretlendirme, yüreklendirme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder